top of page

Romatoloji ve Romatolog Hakkında


İlk yazımda sizlere romatoloji ve romatologları kısaca tanıtmaya çalışacağım. Romatoloji, romatizmal hastalıkların sıklıkları, nedenleri , tanı ve tedavileriyle ilgilenen bilim dalının adıdır. Romatizmal hastalıklar eklemleri ve bağ dokusunu tutan genellikle kas iskelet sistemini ilgilendiren, ama bazen sistemik olarak diğer organları da tutabilen hastalıklardır. Tanımlanan 100’den fazla romatizmal hastalık vardır. Genel olarak romatizmal hastalıklar inflamatuar (iltihabi) olan ve inflamatuar olmayan romatizmal hastalıklar olarak ikiye ayrılır. Türkçe terminolojide kullanılan ”iltihabi romatizmal hastalık” terimi hastalar tarafından sıklıkla yanlış anlaşılabilmekte ve vücutlarında mikrobik bir iltihap olduğu şeklinde algılanabilmektedir. Her ne kadar bazı romatizmal hastalıkların ortaya çıkmasında geçmişteki bir mikrobik enfeksiyonun rolü olabilirse de ”iltihabi romatizmal hastalık” ifadesinden kastedilen bu değildir. Bu kafa karışıklığından sakınmak için inflamatuar veya yangısal romatizmal hastalık terimlerini kullanmak daha uygun olabilir.

İnflamatuar olmayan romatizmal hastalıklara verilebilecek en iyi örnek halk arasında kireçlenme diye bilinen osteoartrittir. En yaygın olarak bilinen inflamatuar romatizmal hastalıklar arasında ise romatoid artrit , ankilozan spondilit, sedef romatizması, Behçet hastalığı, ailevi akdeniz ateşi, sistemik lupus eritematozus (SLE), gut, skleroderma, sjögren sendromu ve vaskülitler sayılabilir.

Romatolog; yukarıda örneklerini verdiğimiz romatizmal hastalıkların tanısını koymak ve tedavisini düzenlemek için eğitim almış uzmandır. Dünyada ve ülkemizde romatoloji uzmanı olmak için takip edilen eğitim süreci farklılık göstermektedir. Amerika ve Avrupa’nın hemen tamamında romatolog olmak için iç hastalıkları konusunda uzman olmak veya en azından iki yıllık bir iç hastalıkları eğitimi almış olmak şarttır. Çünkü romatizmal hastalıklar bazen sistemik olarak iç organları tutabilmekte ve bazı sistemik hastalıklar romatizmal belirtilere neden olabilmektedir. Ayrıca romatizma tedavisinde kullanılan ilaçlar iç organları etkileyen sistemik yan etkilere yol açabilir. Ülkemizde romatoloji ihtisası yapabilme hakkı iç hastalıkları uzmanlarının yanı sıra fiziksel tıp ve rehabilitasyon (FTR) uzmanlarına da verilmiştir.

Sonuç olarak ülkemizde romatolog olabilmek için 6 yıl süren tıp eğitiminden sonra 4 yıl süreyle iç hastalıkları veya FTR uzmanlığı eğitimi, sonrasında da 3 yıl süreyle romatoloji uzmanlığı eğitimi alınması gereklidir. Yani kesintisiz yapıldığında en az 13 yıl süren bir eğitimden sonra romatoloji uzmanı olunmaktadır. Ayrıca, çocukluk dönemindeki romatolojik hastalıklara bakan çocuk romatolojisi eğitimi almış pediatrik romatologlar da vardır.

Ülkemizde iç hastalıkları uzmanlığı ihtisasının üzerine romatoloji uzmanlık ihtisası yapmış olan 200 kadar uzman romatolog vardır. Bu sayı ülkemizdeki romatizmal hastalıkların sıklığı ve romatizma hastalarının sayısı göz önüne alındığında son derece yetersizdir. Türkiye’de kişi başına düşen romatolog sayısı Avrupa ülkelerine göre çok düşüktür (Resim 1). Bu durum hastaların ülke genelinde romatoloji uzmanına erken dönemde erişerek tanı ve tedavi almasını geciktirir.

Son 15-20 yıldır romatizmal hastalıkların tanı ve tedavisi konusunda büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu teknolojik gelişmeler hem hastalara tanı koymadaki duyarlılığı artırmış, hem de hastalara yeni ve etkin tedavi seçenekleri sağlamıştır. Ancak hemen ilave etmek gerekir ki; yeni tanısal laboratuvar ve görüntüleme yöntemleri çok hassas oldukları için hasta olmayan kişilerde de bazen yalancı pozitif sonuçlar görülebilmektedir. Aynı şekilde yeni etkili tedavi seçenekleri nadir de olsa kompleks yan etkilere yol açabilmektedir. Bu nedenlerle, yeni gelişmelerin mümkün kıldığı tanı ve tedavi olanakları ancak konusunda uzman hekimlerin ellerinde hastanın optimum yararına sunulabilir. Bu optimum yararı sağlayabilmek için hastanın da kendi hastalığının tanı ve tedavi sürecinin yönetilmesine katkıda bulunması kaçınılmazdır. Önemle vurgulamak isterim ki, hastanın doktor ile görüşmesinde vereceği tıbbi öykünün kalitesi seçilecek tanı ve tedavi yol haritasının belirlenmesinde en önemli faktördür. Bu nedenle hastanın doktoru ile görüşmeye gitmeden önce kısa bir hazırlık yapması romatog hekimle yapacağı görüşmenin verimliliği için kilit öneme sahiptir. Bu konuyu bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Türkiye’de ve Bazı Avrupa Ülkelerinde 1.000.000 Kişi Başına Düşen Romatolog Sayısı (2013 yılı verileri)

193 görüntüleme0 yorum
bottom of page